29 Mayıs 2016 Pazar

MOR ELBİSE

Küçükken mor bir elbisem vardı .
Neredeyse üzerimden hiç çıkarmayacak kadar çok sevdiğim ...
Sonra büyüdüm .
Her şeyin eskidiğini , bir şeyin yerini zamanla başka bir şeylerin aldığını öğrendim .
Ve ben bir daha eskiyecek olan hiçbir şeyi sevmedim .
Mor elbisem , ''hep benim olacak'' zannederek sevdiğim , sahiplendiğim ilk ve son şey olarak kaldı.

ESRA AKAR



25 Mayıs 2016 Çarşamba

BİR ŞEYİN Mİ VAR ?

''Bir şeyin mi var? '' diye sorulmaz kadına.
Bu şekilde sorarsan bu soruyu , ''yok bir şey'' cevabını alırsın.
Bir şey olduğu bellidir de işte sorma şeklinde sorun vardır.
Sonra kadınları anlamak zor , memnuniyetsizler de bıdı bıdı .
Kadın anlatmadan anlaşılmak ister ya hani ?
Erkek de bu işin içinden çıkamadığını iddia eder hep ?
İşte sorun burada başlıyor.
Aslında bir sorun olduğunu anlıyor erkek.
Anlıyor ; ama kadın kendisi anlatsın istiyor.
Ne oluyor peki ?
Kadın anlatıyor da anlatıyor .
Sevincini , hüznünü , hırslarını ...
Her şeyini anlatıyor aslında.
Erkek buna farkında olmadan alışıyor.
Yani kadının sormadan anlatışlarına alışıyor.
Bazen öyle bir şey oluyor ki ...
Kadının bir problemi ya da basit herhangi bir sıkıntısı oluyor.
Adam soruyor : '' Bir şeyin mi var ? ''
E madem görüyorsun  bir şey olduğunu da neden doğru cümleyi kurmuyorsun be adam !
Kadın , bu soru bu şekilde sorulunca anlatmak istemiyor.
Zaten her şeyi anlatıyor ya kadın , bir de o an o sıkıntısı adamı sıkacak diye düşünüyor.
Çünkü bu soru bu şekilde sorulunca kadın susuyor , adam ısrar ediyor ve sonu boka sarıyor.

Erkek bazı zamanlar bozuk olduğunda kadın nasıl anlayıp , yapması gerekeni yapıyorsa , e bırakın da karşısından da aynısını beklemek azcık hakkı olsun .
Sorun çok küçük esasen.
Kolaylıkla halledilebilir.
En azından bu konu için.

Kankasının morali bozuk olan adam , ne yapıp edip bütün dikkatini ve ilgisini kankasına verebiliyor da söz konusu kadın olunca neden çabucak  sıkılıveriyor?
''Kanka işte olmuş bir şey , anlat.'' a dönüşüyor bu soru kankaya sorulurken.
''Bir şeyin mi var ?'' a ne oldu hani !
Tahammülsüzlük kadınınıza mı sadece ?

''Bir şeyin mi var?'' değil doğru soru beyler .
Doğru olan soru sormak değil ki.
Ekseri olarak kadına ne yapması gerektiğini söylemiyor musunuz zaten ?
''Üstüme gelme'' , '' bıdı bıdı yapma '' , ''trip atma '' gibi .
Bakınız hepsi emir kipli .
Emir kipini başka yerlerde kullanırsanız daha hoş olur beyler.
Kadını da memnun eder emin olun .

Derdi olan kadına : ''Hadi anlat bana!'' deyin bakalım neler değişiyor ?


ESRA AKAR




14 Mayıs 2016 Cumartesi

İNAN

Herhangi anlamsız , elzem olmayan , en kullanmadığım şeyleri bile çöpe atarken düşünürüm esasen ; lakin sana sırtımı dönerken bir an dahi tereddüt etmedim inan .

ESRA AKAR

NÜANS

Senin hiç önemsemeyerek yaptığın bir şeyi bir başkası üzerine alınıyor.
Özellikle birisi için yaptığın bir şey ise o kişiye dokunmadan geçiyor.
İnsanlar garip.
Düşünceler tehlikeli.
Ego bazılarında ışık hızına sahip olsan bile , giderken sıkılıp geri döneceğin bir gezegen kadar yükseklerde .
Neden bu kadar salak kimileri ?
Hayır , salak olmakla ego sahibi olmak arasında ince bir nüans var çünkü .
Kendilerini salak olmak zorunda gibi mi hissediyorlar acaba ?
Mümkün.

ESRA AKAR

13 Mayıs 2016 Cuma

MÜMKÜN

Uzun lafın ''kısası'' mümkün olabiliyorsa...
Bence beni sevebilmen de mümkün .
Birincisi daha meşakkatli ayrıca .

ESRA AKAR

9 Mayıs 2016 Pazartesi

MİŞ(MUŞ) GİBİ

Seviyormuş gibi yap ; ama sevme !
Sözlerin , bakışların , dokunuşların seviyormuş gibi olsun.
Mantarlamadan becer ama tüm bunları .
Rol yaptığın anlaşılırsa plan bozulur .


Yanında olduğun insana , yıllar sonrası için umutlar ver .
Hayaller kurdurt hatta !
Dikkat et , açık vermeden yap bu işi .
Bugün ağzından çıkan , yarın da söyleyebileceğin bir söz olsun .


Ağlat !
Gereksiz bir zamanda , saçma sapan bir konudan sebep ve en salak yerde ağlat !
Bir anda .
Her şey iyiyken yap bunu ve neye uğradığını şaşırsın karşındaki .
Sonra aynı hızda al gönlünü.
Özür dile .
Onu aslında ne kadar önemsediğini göster .
Emin ol inanacaktır .


Herhangi özel bir günü beklemeden hediyeler al , sürpriz yap .
İki de güzel söz söyledin mi ? Tamamdır .
Sonra karşındakine '' sen neden böyle sürprizler yapmıyorsun bana ?'' deyip topu ona at .
Kahrından geberecektir .
Kendisini yetersiz görecektir ilişkide.
'' O beni gerçekten seviyor. Doğru da söylüyor. Daha fazla sevmeliyim.'' dedirt yeter.
Sonra otur izle filmi .
Filmi izlerken  fazla kaptırma kendini ve arayı açma .
Aksi taktirde kavgalar başlıyor.
Doz sende.

En mutlu olduğu anlarda tartışma yarat .
Bunu ustalıkla , yüzün bile kızarmadan yapmalısın.
Peki durup dururken bunları neden mi yapmalısın ?
Çünkü onun kafasında o gün soracak soruları muhakkak olacaktır.
O soru bombardımanına maruz kalmadan , en mutlu anında bunu yaparsan işin rengini değiştirmiş olursun.
Soracağı soruları unutacak ve gönlünü almaya çalışacaktır.
Sen ne kadar cazgır olursan , o o kadar alttan alan taraf olacaktır .
Sorular ??
Ohoooo sen hala orda mısın ?
Çoktan uçtu gitti onlar .


Arada yalan söyle .
Yok ya ...
Arada değil , ekseri olarak söyle .
Yakalanma sakın.
Dedektif gibi çalışacak ve yalanlarını yakalayacaktır.
O senin yalanlarını deşifre ederken , sen hem zaman kazanacaksın hem de dedektiflik performansını göreceksin .
O yorulacak ; ama inan bana sen çok eğleneceksin .
Bırak canı ne kadar yanarsa yansın .
Sanane ki !
Zaten sevmiyorsun sen , unutma !
Seviyor gibi yapıyorsun .


Aldat !
Bulduğun her fırsatta hem de .
Sudan sebeplerden aldat .
Sen  aldatırken gününü gün edeceksin , o ise yalanını yakaladığında kendini düzeltecek.
Ne taktik ama !


Böylece zaten halihazırda sevmediğin insanı , ağzına sıça sıça pamuğa döndüreceksin .
Sana sorun yaratmayacak bir kişilik olup çıkıverecek.
Bir taşla bilmem kaç kuş !


Onun arkadaşlarını önemse (?)
Anladın sen . (Önemsiyormuş gibi yap)
Bak bu önemli .
Altını çiz .
Buraya dikkat et .
Mantarlarsan  düşmanın birken arkadaşlarıyla birlikte on beş olur , sıçarsın !
Ama şöyle düşün .
Mantarlamazsan ''on beş pamuk'' oluverirler.
Yani iyi uyutman lazım .


Kavga ettiğinizde , onun arkadaşlarına ağla .
Zaten çok da iplemediğin için kendi arkadaşlarına ağlamazsın tabi ki de .
''Seviyo bu seni yeaaağğğğ .'' desin arkadaşları hemen onu arayıp.
Sen o arada ...
Ne bileyim maç falan izlersin , arkadaşlarınla eğlenmeye gidersin vs.
Yapmana izin vermediği şeyler değil mi bunlar?
Al sana zaman !
Al sana özgürlük alanın !


Bunlar seni yormayacak inan bana ;)
Sen sadece eğleneceksin.
Bırak o düşünsün .
O zaten bir kişi değil ki .
On beş kişiler onlar .
On beş ayrı komplike zeka ...
Aman Allah'ım !!
Onlar bir şekilde hallederler her şeyi .


Tüm bunları neden mi yapacaksın ?
E mutlu olmak istiyorum demedin mi !

ESRA AKAR







3 Mayıs 2016 Salı

TUZ

Arabaların  vızır vızır geçtiği bir caddede evim olsun istedim hep.
Araba sesi hep iyi gelmiştir bana.
Uyusam da ''birilerinin ayakta olduğunu bilmek'' araba sesi benim için.
Çok ses yapan üst komşularım var benim.
Hiç kızmam onlara.
YukarIdan kahkaha sesi geldikçe mutlu olurum.
Hala kahkaha atabilen birileri var demek ki.
Yalnız kalmayı bu kadar severken , etrafım cıvıl cıvıl olsun isterim.
Az ötede oynasınlar yeter bana.
Ben sadece dinlerim , izlerim .
Evimde misafirim varken uyumaya bayılırım.
Biri müzik dinler , biri mutfakta yemek yapar , diğeri tv izler.
O sesler bana huzur verir uykuya dalarken .
Her zaman ses içinde de yaşayamam.
Arada olursa kabulümdür ve dostlarım bunu iyi bilir.
O dozu ayarlar onlar.
Midye dolmayı sevdiğimi söylemiş miydim ?
Birayla harika gidiyor.
Birlikte değil , biradan sonra .
Pasta , kek , börek , yemek , uğraşmak ve lezzetini tutturmak için çabalamak '' en sevdiklerim'' listesinde üst sıralardadır.
Mesela gerekiyorsa yalan söylemeli insan.
İyi niyetli yalanlar vardır a dostlar , inanın .
Yalan söyleyerek mutlu ettiğim insanlardan biliyorum .
Yumuşatıcı ile deterjan kombini diye bir şey var bende.
Hangi deterjan hangi yumuşatıcıyla daha kalıcı olur ve güzel kokar , oturtmam zaman aldı.
Neyse ki şu anki kombinimden çok memnunum.
Günde minimum 3 kahve içmezsem başım ağrır , uyuyamam .
Her gün çamaşır yıkanır evimde .
Bir kez giydiğimi yıkamazsam kendimi iyi hissetmiyorum .
Misafiriminkileri de aynı şekilde .
Hastalık gibi görünüyor yaptıklarım . ( ben de şu an fark ettim)
Ama bence değil .
Vazgeçmem gereken takıntılarımın varlığının elbet farkındayım .
Değiştirmeye çalıştım.
Takıntılarımdan vazgeçememek de ''vazgeçemediklerim'' listesinde üst sıralarda maalesef.
Üniversiteyi Rize'de okudum.
Muhteşem bir yerdi .
Yine tercih yapsam yine Rize'yi yazarım.
İnsanları...
Nasıl diyeyim?
Sanki başka bir gezegenden gibi.
Lazca öğrendim mesela.
Çok zor konuşması :)
En güzel aşklarımı da arkadaşlıklarımı da orada yaşadım.
Böyleydi de.
Ama en güzel aşkı , Rize'den döndükten sonra ağrılı bir biçimde İstanbul'da yaşadım.
Islak mendil , cif , bulaşık deterjanı , aseton gibi bazı şeyleri hep aynı marka alırım.
Bulamazsam da almam , evi bok götürür bazen .
Kitap okumaya biraz ara verdim sanırım.
Başucumda duran kitabı görünce dank etti.
Mevsim geçişlerinden nefret ederim.
Bir mevsime geçerken,geride kalan mevsimden kopmam zaman alıyor.
Yaza girdiğimizde  kızlar babetle gezerken ben hala iki kat çorapla converse giyerim .
Üşütüyorum,gerçekten!
Yeniliklere açık bir imaj bıraksam da esasen öyle değil.
''Sürekli'' yaptığım şeyleri aldatamam.
Kuaförüm de bunlara dahil.
Yalçın ya . Şeker insan :)
Saçımı kendim boyar , kaşlarımı kendim alırım.
E kuaför ?
Nadir giderim.
Asıl amacım goygoy yapmak olur.
Hayatımdan çıkarabildiğim tek şey tuz!
Evet evet tuz .
Cemre sağolsun.
O da candır.
Asıl meseleyi anlatmamak için saçmalıyorum değil mi?
Gereksiz şeyler anlatıyorum?
Öyle öyle .
Canım çok yandı be dün !
Kanım çekildi,vücudum dondu,uyuştu her yerim.
Çok acıdı !
Hala vazgeçmiş değilim.
Hala bir şeyleri hayatımdan çıkaramıyorum.
Hayatımdan çıkarabildiğim tek şey tuz demiş miydim ?

ESRA AKAR